26 Şubat 2012 Pazar

O hep sade kahvem kadar acıydı. Sadece, ben şimdi fark ettim.

Bu ara kendimle fazlaca yüzleşiyorum. Salak saçma hareketlerimin nedenini bilip yine de kendimi kandırmam hayatı kolaylaştırıyormuş meğer. Bir bir şok etkisi yaşatıyorum kendime, kabul edemediğim inatla hayır ben bu değilim dediğim şeyleri kabul ediyorum şimdi. Geceleri uyuyamıyorum ama her şeyle yüzleşince; taki yüzleşecek bir şey kalmayana kadar yüzleşince her şeyle , biliyorum geçecek, bitecek her şey...


Kahve en yakın arkadaşım oldu. Severdim kendisini zaten ama bir samimiyet, bir mıç mıç, öyle dolanıyoruz ortalarda...


Arada bir Dumana kayıyor aklım ama yok diyorum ' sen ve o ' olmaz, olamaz. Kendimi durdurmak ne kadar da zormuş arkadaş! Zaten canımı yakan yakana birde ben tuz biber oluyorum kendime...


Hani insan yastığa başını koyup düşünmeye başladığında utandığı bir olay geçer de aklından; gözünü kırpıp başını yana çevirir ya, öyle dolanıyorum etrafta.


İnsanlara bunları anlatarak onları sıkmak istemiyorum, hem zaten anlatılacak pek bir şey de yok. Hiç olmadığım kadar takıntılı bir insan olup çıktım yemin ederim..


O vatandaş dönse iki dakika düşünmeden atlarım boynuna. Ulan uyuz oluyorum kendime! ''Adam seni ortada bırakmış daha neyin kafasını yaşıyorsun'' diyorum kendime, ama işe yaradığını söyleyemem.


Ben O'nu '' İstersen sade kahvem kadar acı olabilirsin. Baktığım beyazlık kadar masum ol, yeter bana'' deyip, omuzunda ağlayacak kadar çok seviyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder