30 Haziran 2012 Cumartesi

Biz Ne Zaman Büyüyeceğiz ?

İnsan ne zaman büyür? Ne zaman kendi başına dolmuş parasını verebilecek ve inerken de ''müsait bir yerde inebilir miyim?'' diyebilecek yaşa gelir, mesela koskoca 17 sene beni büyütmek için yeterli mi?


Biraz önce ilk okulda oynadığımız ve şimdilerde birçoğumuza saçma gelebilecek bir oyun geldi akıma. İsmi''Dansa Kaldırmaca''
-Neden oynadığımız oyunların hep ''-ca'' ile bittiğini hiç anlamamışımdır. ''Yakalamaca, kovalamaca, ebelemece vs. '' -


Dansa Kaldırmaca... Oyun şu şekilde oynanır;
Biz kızlar tahtanın önünde sıraya geçeriz. Baylar ise karşımızda sıraya geçerler ve sıra ile her erkek bir kızı dansa kaldırır. Bu oyunda ''sona kalmak'' diye bir acı gerçek vardır. O en son kalan minik bayan ne hissetmiştir, gururu kırılmış mıdır?
Peki ya ilk seçilen küçük bayan, egosu yükselmiş midir, ego kelimesinin anlamını biliyor mudur? Saçlarını savurup bakmış mıdır diğerlerine filmlerdeki kötü kadınlar gibi?

Küçükken yaşadığımız bir çok saçma şey, şu anda bizi biz yapan şeyler değil mi? Peki ya neden saçma buluyoruz...

Büyüdük mü gerçekten şimdi biz, bundan 17 yıl sonra geri dönüp baktığımda ve bu yazıyı ''saçma'' bulduğumda ben gerçekten büyümüş mü olacağım?

Bir şey daha var, cam buğularına kalp çizdiğimiz o günler, neden aklımızdan çıkmıyorlar hiç, 17 sene sonra da böyle mi olacak?

Geçtiğimiz asfalt yollar, arnavut kaldırımlar, caddeler ve sokaklar, her gül önünden geçtiğimiz apartmanlar; bir gün bize büyüdüğümüzü hissettirir mi?

Ve kaç yaşına gelirsek gelelim, ister 17 ister 67 yaşında olalım aslında biliriz; gök kuşağımız o eski pirinç kavanozundadır ve bizi bekliyordur... 

1 Haziran 2012 Cuma

İçimde Sıkışıp Kalan Bir Çocuk Olacak Ben Büyüdüğümde


Gözleri vardı çocuğun, siyahlar içinde bile bembeyaz gökyüzünü görebilen gözleri, büyüdü sonradan... Herkes gibi büyümüştü oda, büyümek kötü şey derdi içinden; büyümekten korkardı içten içe ama korkusunu belli etmeyecek kadar gururluydu. Dağları aşıp yollara düşecek kadar cesurdu ufacık yüreği ama izin vermiyordu dünya.. Gökyüzüne bakınca unutmuyordu artık her şeyi. Bulutları kedilere, köpeklere hatta kaplumbağalara benzetemiyordu bile. Korkuyordu büyümekten içten içe. Büyüdü çocuk, artık o eski bayramlar yoktu, uyanmak güzel gelmiyordu erkenden. Yollara düşmek istemiyordu artık. Hatta gökyüzüne bile bakmıyordu. Unutmuştu gök kuşağının renklerini çoktan. Hayattaydı ama eksikti, eksiliyordu kalbinden bir şeyler. Hissetmek acı veriyordu. Bir baloncu görünce oradan uzaklaşıyordu mesela. Oysa küçükken böyle miydi? Küçükken bir baloncu görünce hemen koşardı arkasından, alamazdı belki ama kilometrelerce yürürdü baloncu ile birlikte; yolunu kaybedene kadar. bunları düşünürken sadece tek bir şey yapması gerekiyordu aslında, atladığı ufacık bir nokta vardı. Tekrar aynı inançla bir kez daha gökyüzüne baksaydı eğer küçük kalacaktı gözleri, kalbi, ruhu. Küçük kalacaktı çocuk.